Yeni bir devri başlatıyoruz
Beykoz Cam ve Billur Müzesi Açılış Töreni’ne katılan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Osmanlı döneminde kurulan Beykoz Cam ve Billurat Fabrika-i …
Beykoz Cam ve Billur Müzesi Açılış Töreni’ne katılan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Osmanlı döneminde kurulan Beykoz Cam ve Billurat Fabrika-i Hümayunu binasında açılan müzenin hem mimarisi hem de içindeki eserleri itibarıyla ülkeye ve İstanbul’a ayrı bir değer kattığına inandığını dile getirdi.
Erdoğan, “Dönem mimarisinin en nadide eserlerinden biri olan bu müzeyi Cumhurbaşkanlığı olarak ülkemize kazandırmış olmaktan memnuniyet duyuyoruz. Gönül isterdi ki inşa edildiği tarihteki tüm eserleriyle bu mimarı yaşatabilseydik. Maalesef ülkemizde bir dönem ecdat mirasına gerçekten çok hoyrat davranılmış, nice güzel eserler yerle yeksan edilmiştir. Tarihi mirasımızı koruma altına almak için özel gayret sarf ettik” dedi.
YENİDEN AYAĞA KALDIRDIK
Erdoğan, Dolmabahçe’de harap haldeki mekanları restore ederek önce Başbakanlık, şimdi Cumhurbaşkanlığı hizmetlerinde kullandıklarına işaret ederek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Beylerbeyi Sarayı takibimizle Meclis Başkanlığı tarafından restore edildi. Aynı şekilde büyük bir vefasızlıkla harabeye dönen Yıldız Sarayı Mabeyn Köşkü’nü restore ederek ülkemizin sembol eserlerinden biri haline getirdik. Tarabya’daki harap halde bulunan Huber Köşkü ile adeta tamamen yıkılmış olan Çengelköy’deki Vahdettin Köşkü’nü de yeniden ayağa kaldırdık.
ECDAT YADİGARI TAKİBİMİZDE
Milli Saraylar Başkanlığı’mızı Cumhurbaşkanlığına bağlayarak ecdat yadigarı diğer eserleri de bizzat takibimiz altına aldık. Amacımız tüm bu mekanların hem en sağlıklı ve hızlı şekilde restore edilebilmelerini hem de yaşayan mekanlar olarak korunabilmelerini sağlamaktır. Böylece ülkemize uzunca bir süredir hakim olan çirkin, ruhsuz, kimliksiz yapı inşası dönemini sona erdirerek gelenekle, geleceği harmanlayan yeni bir devri başlatmayı hedefliyoruz.”
TÜRKİYE’NİN ÇEHRESİNİ DEĞİŞTİRECEĞİMİZE İNANIYORUM
Erdoğan, artık pek çok şehirde sadece kamunun değil özel sektörün ve kişilerin de projelerini aynı anlayışla yürüttüklerini söyledi. Yatay mimariyi de yaygınlaştırmak suretiyle Türkiye’nin çehresini orta ve uzun vadede tamamen değiştireceklerine inandığını dile getiren Erdoğan, yaşanılan coğrafyada 200 yıllık Selçuklu, ardından 600 yıllık Osmanlı ve bir asra yaklaşan Cumhuriyet tecrübeleriyle yaklaşık 1000 yıllık bir geçmişe sahip olunduğunu kaydetti.
Tarihimize hakkıyla sahip çıkamadık
Erdoğan, “Sahip olduğumuz bu büyük tarih, kültür ve medeniyet mirasına hakkıyla sahip çıkamadığımız ise acı bir gerçek olarak karşımızda duruyor. İşte bu sebeple sorumluluk üstlendiğimiz her yerde ve her alanda kökü mazide olan ati anlayışıyla hareket ediyoruz. Kültür ve sanat eserlerinin her biri diğerini de besleyen, diğerini de ayakta tutan unsurlar olduğu için gerileme başlayınca hiçbir alan bunun dışında kalamıyor. Türkiye ve Türk milleti olarak böyle bir felaketi kısmen de olsa yaşadık. Son asırlarda arka arkaya maruz kaldığımız çöküntüler bizi beka mücadelesine öylesine yoğunlaştırdı ki diğer konulara yeteri kadar vakit ve enerji ayıramadık” dedi.
Taklitçi bir zihniyetin esiri olduk
Erdoğan, günümüz dünyasında toplumlar ve kültürler arasında etkileşimin kaçınılmaz olduğunu vurgulayarak, “Ancak biz diğer hususlarla birlikte kültür sanatta da sadece kopya çeken, taklit eden durumunda kalarak özgürlüğümüzden uzaklaştık. Bilhassa tek parti döneminde kültürel alanda tamamen taklitçi, tamamen baskıcı, ülkenin ve milletin değerleriyle kavgalı bir zihniyetin esiri olduk. Hiç şüphesiz son yıllarda gayet güzel, önemli, takdire şayan kültür sanat ürünleri ortaya konulmuş, ilmi faaliyetler gerçekleştirilmiştir. Mesele bunların sınırlı bir alanda kalmış olmasıdır. Kendi mimarinize sahip çıkmazsanız, kendinizi gecekonduların, çirkin betonarme binaların arasında bulursunuz” dedi.
Medeniyet nöbetini devralacağız