Pandemi sınıf ayrımını derinleştirdi! ‘Gelir kayıpları bizim sağlığımızdan değerli’
Salgın, insan sağlığına verdiği büyük tahribatın yanında ekonomik etkileri ile de ciddi yaralar açtı. Sınıfsal farklılıklar daha kalın çizgilerle …
Salgın, insan sağlığına verdiği büyük tahribatın yanında ekonomik etkileri ile de ciddi yaralar açtı. Sınıfsal farklılıklar daha kalın çizgilerle belirlenmeye başladı. Mavi yakalı ve beyaz yakalı kavramları, evden çalışanlar ve işe gitmek zorunda olanlar olarak yeniden tanımlandı.
Ipsos tarafından ekim ayında yapılan bir araştırmaya göre, katılımcıların yüzde 47’si salgının sınıfsal farklılığı derinleştirdiği görüşünde. Bu görüşe hakim olanların gerekçeleri arasında; üst sınıfların karantinada kaldıkları süredeki yaşam koşulları, işe gitmek zorunda olmamaları, tedaviyi aynı şartlar altında almamaları gibi nedenler bulunuyor.
Pandemi sürecinin etkilerine her gün maruz kalan fabrika çalışanları ve evden çalışan vatandaş ile konuştuk. Mavi yakalı çalışanlar, hem ev hem iş hayatlarını etkileyen şartların ağırlığını anlattı ve çok çarpıcı detayları aktardı. Öte yandan evden çalışan beyaz yakalı çalışan da işverenden şikayetçi. Sosyolog Bircan Yıldırım’a göre salgının en yıkıcı etkisi: Sosyal ve ekonomik eşitsizliğin derinleşmesi.
Detaylar haberin devamında…
“DEĞER VERİLMİYOR”
Gıda sektöründe fabrika işçisi E.D. fabrika çalışanlarına bu süreçte değer verilmediğini düşünüyor. E.D., sözlerine şu şekilde devam ediyor: “Burada çalıştığımız sürece evdekileri riske atıyoruz. Örneğin biz mavi yakalılar olarak çalıştığımız iş yerine karantina dönemlerinde dahi gelmek zorundayız ama normalde evden çalışmayan beyaz yakalılar da dahil olmak üzere bu kısıtlama sürecini evden geçirebiliyorlar. Bu da onların daha az riske girmesine sebep oluyor tabii ki.
Bir diğer fabrika çalışanıysa kronik rahatsızlıkları olduğunu belirterek “Bu süreçte ailemizi dilediğimiz gibi göremiyoruz. Çalışanlarla her gün servisi kullanıp dip dibe oturuyoruz. Önceden uygulanan tek koltuk önlemleri de şu an uygulanmıyor. İşe gidip gelmek evden çalışanlara nazaran çok daha fazla risk barındırıyor” ifadelerini kullandı.
‘ESNEK ÇALIŞMA SAATİNE BİLE GİDİLMEDİ’
Tam kapsamlı kapanmanın önemine vurgu yapan E.D. “Yurdun birçok bölgesinden şoförler geliyor ve onlarla temas kurmak zorunda kalıyoruz. Bahsettiğimiz şoförler karantinaya alınan bölgeler dahi olsa oraya girip çıkmak zorunda kalan şoförler. Şirketlerin sahipleri için bu gelir kayıpları bizim sağlığımızdan çok daha önemli. Hükümetin de bu 14 günlük kapanmayı maddi olarak karşılama gücü de zaten yok. Bizim çalıştığımız fabrikada esnek çalışma saatine bile gidilmedi. Salgının başından beri tam kapasite çalışıyoruz. Hiçbir zaman yavaşlamadı. Hatta gıda sektöründe çalıştığımız için iş yükümüz daha da arttı” açıklamasında bulundu.
“POZİTİF VAKA ÇIKTI, AYNI SERVİSE BİNDİK”
Fabrika işçileri işe gidiş ve gelişlerde toplu olarak aynı servisi kullanıyorlar. Bunun ciddi bir risk barındığını ifade eden bir başka fabrika işçisi, sözlerine şu şekilde devam ediyor: “Burası hayvan fabrikası. Bu hayvanların bakımı sağlanmak zorunda. Çalıştığımız şirkette dışarıdan temaslı işçiler çıktı ve hemen karantinaya gönderildiler. Karşı binamızda pozitif vakalar çıktı. Biz de o bina ile ortak servis kullanıyoruz. Bu süreçte bize ya da onlara ek olarak önlem alınmadı. Biz ya da o servislerde bulunan işçilere test yaptırılmadı.”
Aynı fabrikanın diğer çalışanı E.D. pozitif vakaların çıkmasıyla ilgili “Bizim karşı binamızda covid-19 vakası çıktı. Ancak oradaki çalışanların birçoğu karantinaya alınmadı. Herkese corona virüs testi de yapılmadı. Sadece çok yakınında çalışanlar bir hafta izne çıkarıldı ancak onların da izinleri ya maaşından ya da yıllık izninden olmak üzere geri alındı” sözlerini ifade etti.
SOSYAL HAYATLAR NASIL ETKİLENDİ?
İşçiler sürekli temasta bulundukları için sosyal yaşantıları da olumsuz anlamda etkileniyorlar. İşçiler işe giriş ve çıkışlarda kendilerini dezenfekte etmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Ancak aileleri ile görüşme konusunda son derece temkinli davranmak zorunda kalıyorlar. Evli ve iki çocuk babası fabrika işçisi konuyla ilgili şu sözleri dile getiriyor: “Eve gittiğimde ailemle mutlaka arama mesafe koyuyorum. Çocuğumla ya da eşimle herhangi bir temasta bulunmuyorum. Ben de sonuçta kronik hastalığı olan biriyim. Onlar dışarı dahi çıkmıyorlar.”
EVDEN ÇALIŞANLAR DA DERTLİ
“EVDEKİLER DAHA RAHAT KULLANILABİLİR HALE GELDİ”
Pandemi döneminde bazı çalışanlar ise evlerinden çalışabiliyorlar. Bu durum elbette bazı çalışanlar için sürecin daha sağlıklı bir şekilde atlatılmasında bir avantaj doğuruyor. Peki evden çalışmanın da zorlukları var mı? Salgının başından bu yana evden çalışan E.U. yaşadıklarını şu şekilde değerlendiriyor: “Sınıfsal farklılık aslında sermayeye göre şekillendi. Biz beyaz yakalı olarak yine de bir işçiyiz ve niteliklerimizi bilgimizle ya da kalemimizle sergiliyoruz. Bu süreç bizleri işverenler tarafından daha rahat kullanılabilir ve istedikleri zaman ulaşılabilir hale getirdi. Kendi evlerimize hapsolduk ve daha yönetilebilir, şekillendirilebilir konumdayız.”
“ASLINDA EVİMİ BEDAVAYA ÇALIŞTIĞIM YERE KİRALIYORUM”
Evden çalışmayla birlikte mahremiyet kavramının anlamını yitirdiğini ifade eden E.U. sözlerine şu şekilde devam etti: “İş dışı diye tabir ettiğimiz evlerimiz aslında birer ofise dönüştü. Kamusal alan ile özel alanın birbirine girdiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Şu an aslında evimi çalıştığım yere kiralıyorum ve karşılığında bir ücret almıyorum. Bunun karşılığı yalnızca işimi yapabiliyor olmak. Ancak iş yerlerine gitmek zorunda kalan vatandaşlar için tabii ki çok daha zor koşullar mevcut. Salgın döneminde hastalığa yakalanma riskinin yanı sıra bir de hastalığa yakalanıp yakalanmama ikileminin psikolojik zorlukları da oldukça fazla.”
PANDEMİDEN SONRA DA EVDEN ÇALIŞMA DEVAM EDEBİLİR
Salgında işverenler evden çalışma yönteminin de bazı sektörlerde sonuç verdiğini gördü. Bu durum pandemi sonrasında da evden çalışmanın devam edebileceğini ihtimalini doğurdu. Hal böyle olunca işveren, yemek, yol ya da iş yeri kirası gibi birçok masraftan da kısıtlamaya gitmiş oluyor. Ancak bu durum çalışanların üzerinde de belirli yükümlülükler doğuruyor. Bu yükümlülüklerin işverenler tarafından karşılanıp karşılanmayacağının soru işareti olduğunu söyleyen E.U. sözlerine şu şekilde noktalıyor: “Bu kısılan giderler çalışanların maaşlarına yansıtılacak mı? Benim evimde harcadığım enerjiye işveren ortak olacak mı? Ben evden çalışmadan önce 300 lira fatura öderken, şu anda 600 lira fatura ödüyorum. İşveren bunun ne kadarına ortak olacak ya da ortak olacak mı? Bunlar da ciddi soru işaretleri.”
SOSYOLOG BAKIŞ AÇISIYLA…
SALGINI EN YIKICI ETKİSİ: DERİNLEŞEN EŞİTSİZLİK
Sosyolog-yazar Bircan Yıldırım, pandeminin ekonomik ve toplumsal sorunlar ortaya çıkardığını belirtti. Bunun yanında salgının insanlar üzerindeki etkisinin, vatandaşların bulundukları sınıflara göre şekillendiğini söyleyen Yıldırım, “Salgınların en yıkıcı etkileri sosyal ve ekonomik eşitsizliğin derinleşmesi olarak ön plana çıkıyor göründüğü kadarıyla. İhtiyaçların karşılanmasındaki büyük orantısızlık ileri bir boyut kazanarak, toplumsal sınıflar arasındaki eşitsizliğinin daha da artmasına yol açtı. Bu gidişle aradaki farkın daha da açılması ve toplumsal sınıflar arasında derin bir uçurum oluşması kaçınılmaz görünüyor. Bu da artık temel ihtiyaçların karşılanmasındaki dengesizlik ve eşitsizlik bir yana, sonuçları daha vahim olacak bir sona doğru gitmekte” açıklamasında bulundu.
EN ÇOK DÜŞÜK BÜTÇELİ VATANDAŞLARI VURDU
Sosyolog Bircan Yıldırım, ekonomik krizlerin toplumun tüm kesimlerini aynı oranda etkilemediğini belirtiyor. Bu süreçte en hazırlıksız yakalanan kesimin, ekonomik gücü düşük çalışan grupların, işsizlerin ve yoksulların etkilendiğini ifade eden Yıldırım, sözlerine şu şekilde devam ediyor: “Toplumsal yaşamın devamı için zorunlu hizmet ve üretim sektörlerinde çalışanlar, çalışmaya devam ettiler. Evden çalışanlara, esnek çalışma yürütenlere, sabit geliri olan ya da garantili bir iş ve gelire sahip olanlara göre daha dezavantajlı bir duruma düştüler. Değişik statülere sahip, üretimin çeşitli alanlarında faaliyet gösteren, farklı ekonomik olanaklara sahip kesimlerin virüsle karşılaşma ve korunma aşamasında eşit koşullara sahip olmadıkları kolayca görülecektir.”
SOSYOEKONOMİK FARKLILIKLAR DAHA FAZLA BELİRGİNLEŞTİ
Yıldırım, salgın öncesinde de ekonomik sıkıntıların hali hazırda devam ettiğini ifade ederek, salgın koşullarıyla birlikte bununla baş etmenin neredeyse imkansız hale geldiğini açıkladı. Toplumsal sınıfların sosyoekonomik yapılarındaki farkın ve eşitsizliğin daha da belirginleştiğini ifade eden Yıldırım, sözlerine şu şekilde devam etti: “Bir an önce, virüs sınıf farkı, zengin-yoksul farkı gözetmiyor söylemlerinden vazgeçilmesi gerekiyor. Çünkü dünya genelinde yapılan çalışmalarda bu salgının yoksul kesimlerde daha hızlı yayıldığı, bu gruplarda daha ağır seyrettiği, ölümlerin daha fazla olduğu (yaş, kronik hastalık, genetik faktörlerin etkisi ayrıca incelenmiştir) belgelenmiş durumda. Gerekli siyasi, ekonomik adımları atarak bu sorunu, geri dönülemez sonuçlara yol açmadan bitirmek tüm ülkelerin ortak amacı olmalıdır. Bu onların insanlığa karşı asli görevidir.”