Müziğin gücü ırkçılığı yenecek
Washington Büyükelçisi babaları Mehmet Münir Ertegün’ün görevi sebebiyle ABD’ye giden, caz salonlarındaki müzisyen ve izleyicilerin maruz kaldığı …
Washington Büyükelçisi babaları Mehmet Münir Ertegün’ün görevi sebebiyle ABD’ye giden, caz salonlarındaki müzisyen ve izleyicilerin maruz kaldığı ırkçılık karşısında harekete geçen kardeşlerin hikayesi belgesel oldu.
Türkiye’nin Washington Büyükelçiliği’ni 1934-1944’te yapan Münir Ertegün’ün iki oğlu Ahmet ile Nesuhi, ırk ayrımcılığının yoğun olduğu dönemde siyahi caz sanatçılarına büyükelçiliğin kapılarını açtı ve çok sayıda siyahi cazcı elçilikte düzenli performanslar sergiledi.
Caz müziğine ev sahipliği yaparak ırkçılıkla mücadele eden Ahmet Ertegün ile Nesuhi Ertegün’ün bu öykülerini anlatan “Kapıyı Açık Bırak” (Leave The Door Open) belgeselinin dünya prömiyeri yine Washington’da yapıldı. Yönetmenliğini Ümran Safter’in üstlendiği uzun metraj belgeselin ilk gösterimine Türk ve Amerikalı izleyiciler katıldı.
BU HİKAYELERE İHTİYACIMIZ VAR
İstanbul, Washington ve New York’ta 2019 ve 2020’de röportajlar yaptığını ifade eden yönetmen Ümran Safter, şöyle konuştu: “Ben bu belgeseli aslında tüm dünyanın görmesini isterim. İki Türk gencinin müzik vasıtasıyla neleri başardıklarını, ırk ayrımcılığının keskin duvarlarını yıkmayı nasıl başardıklarını göstermek istiyorum. Irkçılık sadece Amerika’da değil, dünyanın geri kalanında da büyük bir sorun. Toplumlar çok kutuplaştı. Ama müziğin gücüyle tüm bunları aşabileceğimizi bu film bize çok iyi gösteriyor diye düşünüyorum. Ahmet ve Nesuhi Ertegün kardeşlerin başardığı şeyi dünyaya anlatmak istiyorum. Bu tür hikayelere ihtiyacımızın olduğunu düşünüyorum.”
Safter, belgeselin hem ABD’de hem de bazı uluslararası film festivallerinde gösterileceğini sözlerine ekledi.
Yönetmen Ümran Safter, belgeselini tamamlayıp Türk ve Amerikalı müzik ve tarih meraklılarına sunabildiği için mutlu olduğunu belirtti. 2017 yılında Amerikan medyasında okuduğu, Ertegün kardeşlerin ırk ayrımcılığına karşı neleri başardıklarını anlatan bir haberin ardından uzun süre konuyu araştırdığını kaydeden Safter, daha sonra uzun metraj bir belgesel çekmeye karar verdiğini söyledi.