İlahiyatçılar ve kanaat önderlerinden teravih değerlendirmesi: İslam bizi korumak içindir
Yeni Şafak’ a konuşan ilahiyatçılar ve STK Başkanları teravih namazı ile ilgili görüşlerini aktardı:Evlerimizi mescide dönüştürme fırsatı …
Yeni Şafak’ a konuşan ilahiyatçılar ve STK Başkanları teravih namazı ile ilgili görüşlerini aktardı:
Evlerimizi mescide dönüştürme fırsatı
Uluslararası Müslüman Alimler Derneği Başkanı Abdulvahap Ekinci:
“Diyanet İşleri Başkanlığı’nın teravihin evlerde kılınması kararını daha doğru, daha afdal olduğunu okudum. Hem İslami açıdan hem sosyal yaşadığımız şartlar açısından isabetlidir. Gerçekten Ramazan Şerif denildiği vakit ilk akla oruçla beraber teravih namazı akıllara gelir. Hepimizin arzusu şüphesiz ki cemaat ile bu ibadeti ifa etmek. Ancak yaşadığımız bu pandemi sürecinde ve bu vakaların artışa geçtiği dönemde teravih namazını evde kılmak ve özellikle herkesin evlerini bir mescide dönüştürerek ailecek o manevi havayı teneffüs etmek daha yararlı ve daha isabetli olduğunu düşünüyorum. Ama keşke böyle ağır şartlar ve bu pandemi yaşanmasaydı da o manevi havayı hepimiz camide yaşamış olsaydık. Canı korumak dinimizin emri olarak her şeyin önünde geliyor. Bunun için evde teravih namazını kılmak aile ile birlikte yaşamak ve evimizi de mescide dönüştürme fırsatını bu vesile kaçırmamak gerekir.”
İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Recep Cici:
“Diyanet İşleri Başkanlığı’nın teravihin evlerde kılınması kararı yerinde oldu. Çünkü İslam’da ehemmi mühimme takdim etme diye kuralımızda var. En önemlisi esas alınır. Sağlık olmadan ibadet olmaz. Eğer ibadet sağlığı tehlikeye sokuyorsa kazaya bırakılır, telafi edilir. Pandemi sürecinde evlerde de cemaat ile namaz kılmayı kazandırmış oluyoruz. Burada alışkanlıklar üzerinden değil, ihtiyaçlar gereklilikler üzerinden belirlemek zorundayız. Diyanet, tüm Türkiye’yi esas alarak bu kararı verdi. İsabetli bir karar. Buna uymakta fayda var. Teravih namazını bütünüyle iptal olmuyor ki evlerde kılınabiliyor.”
Hastalığın defi için doğrudur
İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz:
“Yerinde olan bir karar. Çünkü asıl olan def’-i mefsedet celb-i maslahat ondan sonra gelir. Defi mefsedet dediğimiz şey hastalıktır onun defi için, ortadan kaldırılması için böyle bir karar alındı. Doğru olan budur.”
Tedbir olarak evde kılmak daha münasip
Prof. Dr. Nasrullah Hacımüslümoğlu:
“Diyanet İşleri Başkanlığı, bu salgının devam ettiğini, sağlık açısından henüz bir güvenceye kavuşamadığımızı gerekçe göstererek, istişare neticesinde aldıkları kararın teravih namazının evlerde kılınmasının daha uygun olacağı yönünde bir karar almış. Bu mesleğin bir mensubu olarak kararın isabetli olduğunu söylüyorum. Temel kaynaklarımıza uygundur. Hem ayete hem de Kur’an-ı Kerim’de uygundur. Ayette bile “kendinizi tehlikeye atmayın” diyor. Kim tehlikeli olduğunu söylüyor, güvenilen bir yönetim. Ben hem yönetimime güveniyorum hem de Diyanet yöneticilerine ve samimiyetine güveniyorum. Bu ayeti celileye bakılarak alınan karar doğru ve isabetlidir.
Peygamber Efendimizin bir hadisi şerifi var, “Bir yerde veba işittiğiniz zaman o yere ve onun üzerine gitmeyiniz, ve bir yerde siz bulunduğunuz halde veba zuhur edince ondan kaçarak o yerden çıkmayınız”. Çünkü bu çok enteresan bir hadisi şeriftir. Bu hadisi şerifi bugüne taşıyalım, bugün ne var, korona var, her tarafı kapmayan bir korona var. Peygamber Efendimiz, ‘Siz vebanın var olduğunu duyduğunuz taktirde’ bunu kimden duyarım, devlet erkanından, sağlık bakanlığından, diyanet işleri teşkilatından sorumluluğu onlar üstleniyor. Bu hadis gereğince vebanın söz konusu edindiği yere varmayın. Bu tür kalabalık yerlerde olur mu her zaman mukadder, olabilir. Şayet birisi koronaya yakalanmış ise yerinden çıkmasın. Bu tür yerlere gitmesin. Camiye gittiği zaman pek emin olamayız. Koronaya yakanmış biri camiye gidip ona da diyor ki sakın başkalarına bulaştırma. Ama gelebilir, önlemeyebiliriz.
Tedbir olarak en güzel şey, eğer evlerde namazını kılarsanız bu daha uygundur, daha münasiptir. Aslında teravih namazının Cuma namazı gibi Cemaatle eda edilmesi gibi bir mecburiyeti yoktur. Teravih namazının kılınması sünnettir Resulü Ekrem cemaatle kılmıştır. Burada dinen bir sakınca söz konusu değildir. Yapılan uygulama çok doğrudur. Bu konuda Hz. Ali ve Hz. Ömer’in de uygulamaları var. Karar zaten tavsiye maiyetinde olmuş bir karar, evde kılınması daha uygundur. Bence her Müslüman’da buna uyması gerekir. Aksi takdirde böyle bir hastalığa kapılır bir vefat hadisesi olursa bir anlamda kendi ölümüne bir sebep meydana gelecek. Korunma derecelerine azami derecede riayet etmek dinimizin gereğidir. Camilerimizin o muhteşem süsü kaybolmuş olacak. O da Allah’ın takdiri. İslam bizi korumak içindir. Bu bakımdan verilen fetvayı yerinde bulunuyorum.”
İslam, Müslümanların tedbirli davranmalarını emrediyor
İsmailağa Fıkıh Heyeti de, Din-i Mübin-i İslam’ın salgın hastalık gibi umumi belalarda Müslümanların tedbirli davranmalarını emrettiğini belirterek şunları ifade etti:
Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) Ashabına bu hususta farklı vesilelerle birçok tembihlerde bulunmuştur. Bir hadis-i şerifilerinde şöyle buyurmuştur. Hasta olan kişi sağlıklıya uğramasın. Salgın hastalık durumlarında Müslümanların karşılaştığı en mühim meselelerden biri de cemaat ile namaz meselesidir. Böyle meselelerde Müslümanların başvuru mercii, diğer tüm dini meselelerde olduğu gibi elbette Ashab-ı Kiram Efendilerimizdir. Bu gibi fevkalade hallerde cemaat ile namazın terk edilebileceği ile alakalı, Din-i Mübin-i İslamı en samimi şekilde yaşadıklarında kimsenin şüphe duyamayacağı Ashab-ı Kiram Efendilerimizden birçok nakiller gelmiştir. Bu nakillerden biri de Hz. Abdullah b. Ömer (Radıyallâhû Anh)’ın yaşadığı şu hadisedir: İbni Ömer (Radıyallâhû Anh), çok soğuk bir gecede, Mekke yakınlarındaki Zacnan bölgesinde ezan okudu ve sonrasında “Namazları bineklerinizde/konakladığınız yerlerde kılın” diye ilan etti. Sonra bize dedi ki: Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) seferde, çok soğuk veya yağmurlu gecelerde müezzine, ezan okumasını, akabinde “Namazları bineklerde kılın” demesini emrederdi. Bu hadisenin bir benzerini Ashab-ı Kiram Efendilerimizin büyük fakihlerinden Abdullah b. Abbas (Radıyallâhû Anh)’ın amelinde de bulmaktayız. O, afet derecesinde şiddetli yağmur yağdığı bir cuma günü cemaate gelinmemesini ve herkesin evinde öğlen namazını kılmasını emretmiştir.
Hanefi mezhebinin muteber âlimlerinden İbni Nüceym, el-Eşbah ve’n-Nezair isimli eserinde bu konuya dair “Cemaati terk etmeye ruhsat tanıyan mazeretler kırk civarındadır” demektedir. Bu mazeretlerin arasında bulaşıcı hastalıkları da saymıştır.
EVLERDE EDA EDİLMESİ MÜMKÜNDÜR
Mezkûr nakillere baktığımızda, fevkalade hallerde cemaat ile namaza ve hatta Cuma namazına dahi ara verilebileceği anlaşılmaktadır. Netice olarak teravih namazlarının da -aksatmamak şartıyla- evlerde hane halkıyla beraber cemaat halinde eda edilmesi mümkündür.”