Amel sadece Allah için olursa ‘salih amel’ olur: İyiliği paylaşalım

HAZIRLAYAN: ZEYNEP BETÜL ERHUNKur’an-ı Kerim, insanoğlunun yaratılış gayesini iman ve “güzel ameller” yapmak olarak açıklar ve bu konuda imtihana …

Amel sadece Allah için olursa ‘salih amel’ olur: İyiliği paylaşalım
24.09.2021
A+
A-

HAZIRLAYAN: ZEYNEP BETÜL ERHUN

Kur’an-ı Kerim, insanoğlunun yaratılış gayesini iman ve “güzel ameller” yapmak olarak açıklar ve bu konuda imtihana tâbi tutulacağını, amellerine göre ahirette mükâfat veya ceza göreceğini hatırlatır. Öncelikle salih amel kavramı ile başlayalım, nedir salih amel?

Allah’u Teala Kur’an-ı Kerim’de cinleri ve insanları kendisine kulluk etmesi için yarattığını bildiriyor. Kulun Cenab-ı Hakk’a irade sahibi olarak kulluk etmesi yani bunu tercihen yapması, isteyerek yapması gerekir, anlamlı olan budur. Cenab-ı Hak insanları serbest hissedecekleri bir ortamda yaratmış ve kendilerine irade vermiş. İnsanlar bu iradeleriyle dilerlerse yaratıcıyı tanımaya, yaratıcının gücüne kudretine, yarattıkları üzerinden farkına varmaya başlar. Allah’ı tanıdıkça da sevmeye başlar, çünkü Allah ilmiyle, gücüyle, kudretiyle, azametiyle, büyüklüğüyle ve sanatıyla kulun hayretini celbeder. Kul, Cenab-ı Hakk’ı tanıdıkça ona meftun olur. Cenab-ı Hakk’a duyduğu bu sevgiyi yaşamak için de Allah’tan bir sese, bir hitaba yönelir. Bu meftunluk beraberinde O’na karşı saygıyı getirir. Kulluk dediğimiz, salih ameller dediğimiz kısım da bu saygının içerisinde gerçekleşir: Olur dediği şeye dikkat etmek, olmaz dediği şeyden uzak durmak, emrettiği şeyi yapmaya çalışmak, yasakladığı şeyden uzak durmak, helallerine haramlarına dikkat etmek gibi.

Prof. Dr. Halis Aydemir

ALLAH’IN İSTEDİĞİ OLMALI

Salih amelden önce ise iman gelir. Tanımadığınız bir Allah adına salih amel yapamazsınız. O yüzden alimlerimiz “Salih amel iman üzerine kurulu” derler. Yani iman yoksa salih amelden söz edilemez. İman sahibi olmayan bir kimsenin yaptığı iyi güzel davranışlara biz salih amel diyemeyiz. Çünkü salih amel Allah’la irtibatlandırılan, O’nun adına yapılan bir iştir. O’nun sevgisi ile harekete geçilen ve O’nun sevgisini kazanmak üzere gerçekleştirilen ameldir. Dolayısıyla kul salih amele Cenab-ı Hakk’a duyduğu sevgiden ötürü girişir, yönelir ve yine o salih amel üzerinden Cenab-ı Hakk’ın sevgisini umar.

Salih amel, hem Allah için ve hem de sadece Allah için olmalıdır. Yani Allah için olması yetmez. Sadece Allah için olması gerekir. Eğer Allah ve yanı sıra başkaları da amaçlanmışsa o zaman o salih amel tanımından düşer. Diyelim ki biri namaz kılıyor. Bir yandan Cenab-ı Hakk’ın rızasını umuyor, bir yandan da insanlardan kendisine yanönelik itibar bekliyor. Bu salih amel olmaz. Bir diğer husus, bu amel Allah’ın istediği bir şey olmalı. Yani biz bir amel edinip bunu Cenab-ı Hakk’a salih amel diye sunamayız. Cenab-ı Hakk’ın tanımladığı bir şeyi O’nun için yapmalıyız. Cenab-ı Hakk’ın istediği şeyleri de, elçisi de yapmıştır. Allah’ın istediği ama elçisinde görmediğimiz bir şey olamaz. O zaman bir amelin, ameli salih olabilmesi için başta niyet önemli. Sonra Cenab-ı Hakk’ın istediği ve elçisinin de uygulayarak bize öğrettiği bir amel olmalı.

YATAY İLİŞKİLERİMİZ DE BELİRLENMİŞ

Amel-i Salih’te hem namaz oruç gibi ibadetler var, hem de hayatın içinde yer alan her türlü davranışımız yer alıyor. Biz bu salih amel çerçevesinde yaşamak için neler yapmalıyız?

Dikey ilişkide kulla Cenab-ı Hak arasındaki ilişki yer alıyor. Nedir bunlar, yapmamızı emrettiği ibadetler ve kulluk görevleri. Yataydaki sorumluluklarımızı da bize yine Cenab-ı Hak öğretiyor. Nedir yataydan kastımız, anne babamızdan, yani en yakınımızdaki kişilerden başlayarak, akrabalar, yakın komşular, uzak komşular ve diğer tüm insanlarla olan ilişkimiz. Bunların da hepsini ayetlerde görüyoruz. Bir kul anne babasına iyilik ederken de, komşusuna iyilik ederken de, akrabasına iyilik ederken de, daha uzaktaki bir kişiye iyilik ederken de Allah emrettiği için iyilik ediyor. Dolayısıyla bunlar da amel-i salih tanımına giriyor.

Allah Kur’an’da “Hayır işleyin” buyuruyor. Hazreti peygamberin uygulamarında da buna dair örnekler görüyoruz. Mesela iki kişinin arasını iyileştirmek, yahut bir kimseye ağır yükünde destek olmak gibi. Hz. Peygamber bunların her birini anlatıyor. Bu işlerin her biri daha evvel bahsettiğimiz çerçevede kalırsa amel-i salih olur. Yani “Allah için” niyetiyle yapılması. Kullarına iyilikte bulunan Cenab-ı Hakk, bizim de bu iyiliği çevremizle paylaşmamızı emrediyor. Çıkar için, menfaat için değil sadece Allah için yapılması gerekiyor. En basitinden akşam eve giderken markete uğrarız, eğer bunu Allah’a karşı bir sorumlulukla ve O’nun bize nasip ettiği mallardan ailemizin ihtiyaçlarını teminine çıktığımız bir koşuşturma olarak görerek ve Cenab-ı Hakk’ın rızasını umarak yaparsak bu da amel-i salih olur. Gün içerisinde yaptığımız çok sıradan, basit şeyleri bile fırsat olarak görüp bu şekilde amel-i salihe dönüştürebiliriz.

Daha istikrarlı bir hayatımız olur

Kur’an-ı Kerim’in birçok yerinde sâlih amel işleyen müminlerin nail olacakları mükâfatlara dikkat çekiliyor. Dünya ve ahiret hayatında verilecek bu mükafatlar nedir?

İnsan, yaratılışı itibariyle çok arzulu, istekli ve kaygılı bir varlıktır. Bu kadar çok beklentisi ve kaygısı olan bir varlık, koşulların hareketliliğinden olağanüstü etkilenir. Suyun yüzeyindeki bir çöp tanesi gibi savrulur ve ortamdaki değişkenlere maruz kalır. Mearic Suresinde şöyle buyurulur: “Hakikaten insan(lardan bir kısmı), gayet hırslı ve sabırsız olarak yaratılmıştur. Kendisine şer dokunduğu zaman, sızlanıp feryat eder. Ona hayır dokununca da çok cimri kesilir.”
Bu ayette koşullara çok bağımlı insanların hali anlatılır. Cenab-ı Hakk bunlardan kimi istisna kılıyor, namaz kılanları. Namaz, amel-i salih dediğimizde ilk aklımıza gelen amel. Kul Cenab-ı Hak ile irtibatı sağlayıp, hayatı Allah adına yaşamaya başladığında, ortamlardaki değişkenlerden artık o kadar etkilenmez. Daha istikrarlı olmaya başlar. Kişilik yönetimimizin en önemli araçlarıdır amel-i salih. Bizi Cenab-ı Hakk’la bağlar, öteyle ilişkilendirir, ümidimizi sonsuz bir kulvara taşır.

Niyetimizi geniş tutalım

Hz. Peygamberimiz, “Ameller niyete göredir. Herkes sadece niyetinin karşılığını alır.” buyuruyor. Salih ameller kapsamında bu hadisi nasıl değerlendirmeliyiz?

Niyet çok önemlidir. Bir kimse niyetini Allah için değil de başka bir şey için alırsa karşılığı da öyle olur. Hatta bir kimse niyet etse, ama niyet ettiği şeyi başaramasa, imkanlar elvermese de onun ecri Allah’a aittir. Nisa suresi 100. ayette şöyle buyrulur, “Kim Allah’a ve Peygamberine hicret etmek amacıyla evinden çıkar da sonra kendisine ölüm yetişirse, şüphesiz onun mükâfatı Allah’a düşer.” Demek ki ölüm dahi niyetin önünü kesmiyor. O yüzden amel-i salihte niyeti, ölümle bile kesilmeyecek kadar büyük almak gerekiyor.

Haberi Kaynağında Oku
Önemli Not: Bu haber içerik ortaklığı kapsamında www.yenisafak.com internet adresinden, bugunhaberler.com editörlerinin hiçbir editoryal müdahalesi olmadan otomatik olarak geldiği şekliyle alınmıştır. Bu haberlerin hukuki muhatabı haber kaynaklarıdır. Haberlerle ilgili her tür şikayetinizi [email protected] adresimize gönderebilirsiniz.
ETİKETLER: , , , ,
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.