Pandemiyi şeffaflaştıran politikacı: Murat Emir
İsmini hatırlamasanız bile şimdi sayacağımız olayları hepiniz hatırlayacaksınız. Corona virüsü test kitlerinin doğru çalışmadığı iddialarını …
İsmini hatırlamasanız bile şimdi sayacağımız olayları hepiniz hatırlayacaksınız. Corona virüsü test kitlerinin doğru çalışmadığı iddialarını kamuoyuna taşımış, olay günlerce konuşulmuştu.
Corona virüsü aşısının Türkiye’ye geldiğini ve iktidar partisi yakınlara yapılmaya başlandığını iddia etmiş, konu Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’ya kadar ulaşmıştı.
Çin’den gelen corona virüsü aşılarının özel bir firma aracılığı ile Türkiye’ye getirileceğini duyurmuş, iddia önce reddedilmiş sonra da Keymen İlaç isimli bir firmanın ilaçları Türkiye’ye getirdiği ortaya çıkmıştı.
Bu olayların hepsini dile getiren ilk isim aynı zamanda doktor olan CHP Ankara Milletvekili Murat Emir oldu. Murat Emir salgın sürecini anamuhalefet partisinde en yakından takip eden isimlerden biri. Emir salgın boyunca Türkiye’nin gündemine pek çok konuyu taşırken salgının seyrini ve pandeminin yönetim tarzına ilişkin görüşlerini SÖZCÜ okurları ile paylaştı. Ve salgın sürecinde gündeme getirdiği konuların tekrar üstünden geçti.
1) TEST KİTLERİ DOĞRU ÇALIŞMIYOR İDDİASI
Önce test kitleri meselesi ile başlayalım. Emir geçen aylarda test kitlerinin covid tanısı konan hastaları negatif olarak gösterdiğini duymuş. Bunun üzerine konuyu biraz daha araştırarak kitlerde sıkıntı olduğu kanaatini getirmiş.
TEK KİT ÜZERİNDE ISRARCI OLUNDU
Sağlık Bakanlığı’nın bir test kiti üzerinde ısrarcı olduğunu Türkiye’de konuyla ilgilenen 12 firmanın 6 tanesinin uluslararası onayı olduğunu aktaran Emir, “Buna rağmen Sağlık Bakanlığı 1 kit konusunda ısrarcıydı. Dolayısıyla buradan hareketle o kitlerin tam istenen performansta olmadığını da ortaya koymuş oldu. Test kitlerinin güvenirliğinin ötesinde kitlerin fiyatı da bizim dikkatimizi çekmişti. Bir firmadan aldığı için ‘acaba niye bu firmadan alıyor?’ diye düşündük” diyor.
‘ZARAR GERİYE DÖNÜK FATURALANDIRILDI’
Emir olayın öyküsünü anlatmaya şöyle devam ediyor: O firmadan davet usulü ile alındığı için fiyatını öğrenmeye çalıştık. Fakat fiyatını bir türlü bakanlık söylemedi. Sonrasında Devlet Malzeme Ofisi ihale yapıp da resmi bir şekilde yarışmacı bir ihale söz konusu olunca, fiyatın 9.8 liraya düştüğünü öğrendik. Fakat bakanlığın çok daha fazla para verdiğini sonra bakan itiraf etmek zorunda kaldı ve 32 liradan alındığını açıkladı sayın bakan. Dolayısıyla Sağlık Bakanlığı bu anlamıyla yakalanınca işlemi durdurmuş ve geri dönük fatura keserek de kamu zararının gerçekleşmesini önlemiş oldu. Bizim burada Mart, Nisan, Mayıs aylarındaki o olayın üzerine ısrarla gidişimiz çok etkili oldu.
Son derece kaygılandım açıkçası çünkü test kitlerinin güvenilirliği salgınla baş etmekte son derece önemli. Güvenilirliği az olan testlerle bizim adeta gözü kör bir biçimde mücadele etmemiz anlamına geliyor. O yüzden sarsıcıydı.
Söz konusu dönemde Sağlık Bakanlığı’ndan pek çok bürokrat görevden alınmıştı.
2) VIP AŞI LİSTESİ İDDİASI
Emir 9 Aralık’ta Covid-19 aşısının Türkiye’ye geldiğini ve AKP’li siyasiler ile yakınlarına yapılmaya başlandığını ileri sürdü. İddia o an Türkiye gündemine düşerken Emir ilerleyen dönemde aşı yaptırmak için torpilin devreye girebileceği uyarısında bulunuyor. Türkiye’nin Covid aşısını onaylamada hızlı bir süreç yaşadığını aktaran Emir, “Daha önce bu ilacın bir şekilde getirildiğini ve bazı torpilli VIP kişilere yapılmaya başlandığını öğrendik. Birçok kişi bize başvurdu bilgimiz dahilinde… Biz bunu söylediğimizde bakanlık bunun olmadığını söylerken yani kendileri ‘onaylamadık’ dediler oysa onaylamadıkları doğru ama Sayın Bakan reddetmedi hatta eczaneden almak serbest belki eczaneden alınmıştır gibi bir şey söyledi” diyor.
Türkiye’nin en az 150 milyon doz aşıya ihtiyacı olduğunu vurgulayan Emir şu an ihtiyacımızın yüzde 2’si kadarının geldiğinin altını çizerek, “Dolayısıyla kıtlığı olan bir şey için ulaşmakta yarış olur. Başka öncelikler devreye girebilir torpilli olmak, başka şeyler gibi. Sayın Bakan bugünkü (dün) açıklamasında 3 milyon doz aşının gelmiş olmasını bir başarı hatta neredeyse bizim de bir kıskançlığımız gibi ortaya koyuyor. Kendisi uluslararası standartlara sahip 100 milyon, 150 milyon doz aşı getirdiği zaman gerçekten teşekkür edeceğiz ve tebrik edeceğiz. Ama 3 milyon aşının Türkiye’yi kesmesi mümkün değil elbette.” değerlendirmesinde bulundu.
3) AŞILARI GETİREN ÖZEL ŞİRKET
SinoVac firmasından satın alınan CoronaVac isimli aşıların Türkiye’ye gelişi birkaç kez ertelenince aşının seyri merak konusu oldu. Emir’e göre aşının özel sektör tarafından Türkiye’ye getirileceği sektörde konuşuluyordu. İddiasına göre aşı iktidar partisine yakın insanlara vurulmaya başlanmıştı bile.
Emir ısrarla aşının Türkiye’ye gelişinde aracı firma olup olmadığını sorduklarını belirtti ve “Biz ısrarla aracı firma olacak mı diye sorduk ve sonrasında bir gazeteciye, ‘Aracı firma olmayacak Devlet Malzeme Ofisi direk alacak’ şeklinde söyledi. (Sağlık Bakanı) Ama sonunda resimlerle birlikte sayın bakan da itiraf etmek durumunda kaldı ki arada aracı bir firma var” diye konuştu.
Emir Türkiye’deki distribütör firma ile aşı tedariği ilişkilerinin yürütüldüğünü söylerken, “Aşı firmasının Türkiye’deki distribütör firması ve bu firma işin ortasında. Şimdi Sağlık Bakanı diyor ki; ‘O Sinovac’ın temsilcisi. Dolayısıyla biz onu aracı kullanmıyoruz. Lojistiğini yapıyor’ diyor. Aslında bizim söylediğimize geliyor sonuç olarak arada bir firma var ve bu firma da bu işlemlere aracılık ediyor. Şimdi Türkiye’nin muhattabı Çin diyor ama bu arada aynı zamanda bir şekliyle de bu işleri yürüten Türkiye’deki distribütör firma…
Emir, Çin’den gelen aşılarla ilgili şu üç soruyu yöneltiyor:
- Sözleşme var mı?
- Sözleşme gereğince bu aşıların her birine ödenen miktar ne kadar?
- Bu aracı firma bu işten bir para kazanıyor mu?
Bazen araştırdığınız konulardan dolayı kendinizi gazeteci gibi hissettiğiniz oluyor mu?
Oluyor ama işin doğrusu ben gazetecilik yapmak istemiyorum. Sorun şurada; Türkiye’de her şeyi gizli kapaklı götürme eğilimi var. Basın ve kamuoyu ile neredeyse hiçbir şey paylaşılmıyor. Bizim milletvekili olarak anayasal görevimiz ve sorumluluğumuzda hükümete denetim yapmaktır. Ama ne soru önergeleriyle ne başka bir yolla hükümeti denetleme olanağımız da neredeyse ortadan kaldırılmış durumda. Dolayısıyla biz çaresizlikten böyle araştırmalara giriyoruz. Yoksa normalde bu bizim aradığımız bulduğumuz verilerin çok daha aleni zaten idare tarafından açıklanmış en azından Meclis’teki soru önergelerinde ayrıntılı bir şekilde cevaplarının verilmiş olması gerekir.
Pandemi sürecinin yönetilmesini nasıl buluyorsunuz. Bir olumlu bir olumsuz örnek verebilir misiniz?
Niyetler iyi olabilir. Süreçte Türkiye’nin 1,2 ay erken başlama avantajı vardı ve Türkiye aslında Covid ile mücadele ederken birkaç ay geç girdi, dolayısıyla bir hazırlık yapma olanağı da vardı. Fakat maalesef özellikle Türkiye’deki sistemdeki çürümüşlük bence pandemiyle mücadeleye de yansıyor. Özellikle kararların sadece saraydan alınıyor olması ve bilimsel öncelikler yerine siyasi önceliklerin geçiyor olması bence pandemiyle mücadeledeki asıl başarısızlığımızın altında yatan nedenlerin başında geliyor. Bilim Kurulu’nun kurulmuş olması olumludur ama Bilim Kurulu’nun giderek değersizleştirilmesi son derece yanlış olmuştur.
Neden siyasete atıldınız?
Gençlik yıllarımdan itibaren hedeflediğim ve hayalimde olan bir şeydi. Çünkü hekimliği severek, isteyerek keyifle yapıyordum ama sonuç olarak siyasetle ülkenizin halkınızın geleceğine çok daha müdahale etme, etki etme ve katkı sunma olanağı buluyorsunuz. Dolayısıyla benim şahsen siyaset yapma sebebim Türkiye’nin demokratik ve aydınlık geleceğine katkı sunmaktır.